7 Temmuz 2011 Perşembe

Karasu'da Balık bahane Dünya Şahane

    Karasu'da bir hafta kah yağmurlu, kah güneşli ve bunaltan hava, kah dört metrelik dalgalar kah çarşaf gibi bir deniz. İşte böyle bir ortamdan geri dönerken yaşadığım başarısızlığı! düşünürken sizlere eli boş dönmenin nekadar hüzünlü bir şey olduğunu paylaşacağım için içim burkulmuştu ki, aslında ne kadar çok şey deneyimlemiş olduğumun ve hatalarımın eksiklerimin neler olduğunu fark etmem aslında hiçde elim boş dönmediğimin farkına vardım. Balık dostları formunda dostların bilgilendirme için yazdıklarını okurken herkesin belli bir noktada haklı olduğunu gözlemledim. 
    Şöyle ki;
avlak yerim Karasu Akkum sahil şeridi idi. Burada haftanın büyük bölümü yağışlı ve rüzgarlı geçti kimi zaman dalgaların yüksekliği 4 metreyi hava sıcaklığı 20 dereceyi buldu. Bu durumda denize veya havuza girmek imkansız olduğu gibi balığa çıkmakta hayaldi. Son iki gün hariç elle tutulur bir veri elde edemedim. Fırtınalı havada gece liman bölgesine gidip fosforlu sahtelerle avlanmak haricinde hiç bir trofe olayına giremedim. Limanın içi oldukça bulanıktı bu da sahtelerin görüntüsünden ziyade bilyalarının ses yapmasına güvenmekten başka bir çare bırakmamıştı ama fırtına gelene kadar yapılan iki saatlik atçekten eli boş dönmek zorunda kaldım. Bu da liman içerisinde avcı balıklarının bulunmadığı anlamına geliyordu ya da eldeki sahtelerin bir işe yaramadığını gösteriyordu.

İkinci olarak havanın ve denizin müsaade ettiği nispette yapılan trofelerde boy boy ve farklı tiplerde sahteler kullandım. Bunlardan su üstü su fışkırtan Take HA-12 modeli en verim aldığımdı ki onu da zaten kaybettim. sahtenin gittiğinemi yanayım balığı kaçırdığımamı.Deniz hafif dalgalı Rüzgar kuzey istikametine eserken Önceki fırtınanın kumdan oluşturduğu ikinci bir setin önünde olmuştu bu olay. Bundan ders alarak bende bu kum setine doğru yürüdüm zira aradaki su, boyumu (1.83 cm)geçmiyordu. Buraya gelince çeşitli sahteleri denememe rağmen verim alamadım. Silikonları denemeye karar verdim. Savagear soft 4 parçalı 9,5cm. likler güzel yüzüyordu, tatlı suda daha çok verim alındığını biliyordum ama denemekten zarar gelmezdi. Öğleden sonra saat 4-5 gibi suda kefaller gözükmekteydi. 10m. yakınıma kadar gelmeleri sahteleri tam aralarına düşürmeme rağmen hiç itibar etmediler. Yukarıda belirttiğim su fışkırtan modeli burada kaptırdım ki tamamen benim kişisel deneyimsizliğimin eseri olarak sanırım kefallere kaptırdım. Hele ki 30-35 santim boyundaki su üstüne sıçrayıp duran iki tane azmanın benim sahteler yerine su da ne olduğunu bilmediğim bir çanlının peşinde şimşek gibi hareket etmeleri sudan sıçrayıp durmaları beni iyice teşvik etmişti. Hele ki sahilde yürüyüş yapanların bu manzara karşısında "işte yakaladın" gibi cümleleri beni dahada teşvik etsede elimin boş olduğunu bilmek kötüydü. Sadece bu güzel anın zevkini çıkarabilirdim ki o da mutluluk vericiydi.(ah bir de birini yakalaya bilseydim.)

Ertesi gün sabah 4 gibi uykudan uyandım bir hayır vardır diyerek kalktım baktım hava güzel kendime dedim ki "serkan balıklar seni bekliyor, boş boş yatacağına balıkları kovala" dedim. Sabah hava oldukça serin deniz çarşaf gibiydi. Başladım at çek yapmaya deniz girmeye üşendiğim için sahilden atçek yapmaya karar verdim. Bunun için Kaşık kullanmaya karar verdim onlar ağırdı ve istediğim mesafeye daha rahat eriştire biliyordum. Kaybettiğim ikinci malzeme Hansen lotus green-silver 24 gr.lık oldu ki yanımda fener veya kafa lambasının olmaması kaşığı ikinci atışta sert bir tasmalamanın ve tatlı bir telaşın 20 saniye kadar sonrasında hüzne bıraktı.Çünkü elimde misinayla kala kalmıştım. Fırdöndülü Kilitli klipsi misinaya yanlış bağlamam sonucu malzemelerden mahrum kalmış ve göremediğim balığıda kaçırmıştım. Şimdi size balık şuydu, bu kadardı desem yalan olur. Saat 5 gibi sahile gelen başka bir balıkçının yanına gidip bilgi almayı deneyeyim dedim. O kefal ve kalkan avlamaya gelmiş. İlginç gelen (bilmediğim için) kefali ekmekle avlayacağını sahteyle avlamanın zor bir iş ve binde bir olduğunu söyledi. Ben de kaybettiğim malzemeleri söyleyince şaşırdı ve büyük kefallerin olduğunu duyunca şevklendi. Bu zamanda buralarda daha çok istavrit, kefal ve kalkan avlayabileceğimi belirtti. Nedense istavrit için beni daha çok yönlendirdiğini düşündüm  Rast gele deyip yanından ayrıldım. Bir saat daha uğraştıktan sonra vazgeçip geri döndüm. Benim en çok merak ettiğim ise önümde resmi geçit yapan yapan kefalleri en az 5-6 sahte değişmeme rağmen hiç birinin cezp etmemiş olması. Bulunduğum sığlığa ne sürdüklerini ne sıkıştırdıklarını göremedim. Eğer bunu bilseydim saha başarılı olurdum kanaatindeyim. Hamsi ve istavrite benzer sahtelerin 9-12cm olması önemli bir etken olabilir. Daha küçük sahtelerim yoktu. Deneme fırsatım olmadı ve neden böyle bir eksikle gelmiş olduğumu hayıflanarak geçirdim.
Bir akşam yeni yapılan limana gitme fırsatı buldum ne olursa olsun gece avcılığını deneyecek varsa şansımı zorlayacak kendime ve evdekilere sürpriz yapacaktım.Lakin elim boş döndüm; ama... yanımda çok güzel bir kaç şey vardı bunlar, iki yıldır şehirden çıkmayan benim için balıktan bile daha değerli olan samanyolunun (milkway) gökyüzündeki muhteşem gösterisi. Diğeri ise yıldızların ve açık denizde çakan şimşeklerin bir birlerine olan kıyasıya kudretli çekişmeleri izlemeye değerdi. Hele ki arada bir kendini gösteren bir kaç astroidin atmosfere girmelerini gözlemlemek muhteşem evrende bizleri izole eden bizi bize unutturan suni yaşam adacıkları olan şehirlerin kirliliğini gözler önüne serip yaşantımızdan soğutması ama aslımızı hatırlatması harikaydı.
Artık marmara ve boğazdaki trofelere dönebilirim. :) Sevgilerle