27 Eylül 2010 Pazartesi

Biberlerimiz

                         Balkonda yetişen domatesleri soğuk havadan etkilenmesinler diye içeri aldığım saksıda  hoş bir sürpriz ile karşılaştım. Domateslerin hemen yanına diktiğim (acemilik etmişim, öğrendiğim kadarı ile çiçek açana kadar çok sulanmazmış) biberlerim yavaş yavaş hayata dönme belirtileri gösteriyorlardı ama hiç umutlu değildim. Önceki domates fidesinin fotoğrafında gördüğünüz garip halli ölmüş olan fideler. İnci sürekli Saksıyı boşalt artık verim alamazsın dediği halde öğrenme sürecini geniş tutmak için kazandığım zamanda iyi bir bilgi birikimine sahip oldum. Seneye daha fazla biber ve domatesten ürün alacağımı düşünüyorum. Önceki yazımda domateslerden sadece birinden (Bir) adet domates aldığımı belirtmiştim.:) Ne yazık ki fotoğrafını çekemedim, En sonunda boylanmamasına karar verip uç budaması yaptım. O da fidenin daha çok çiçek vermesine neden oldu. Fakat o kadar çiçeğe karşılık bir tane bile tutmadı. Sanırım tozlaşma sorunu yaşadım.  
           Biberlerimize  dönecek olursak çiçek açması beni büyüledi, (bitkilerin her aşamada yaşam mücadelesi ile dopdolu olması, bana karamsar halimde bile nasıl umut dolu almamı ve savaşma gücümün olduğunu hatırlattı.) Kurudu dedim, tek yaprağı kalmadı dedim, ama o çiçek açarak beni utandırdı. Umarım daha çok utandırır da (meyvesi ile) burada sizlerle paylaşma imkanı bulurum...

23 Eylül 2010 Perşembe

Alıç Ağacı ile Sohbetler.

.... Fakat burada, bu yazının yüzünde, demin şaştığını söylediğin o yaman düzen içinde asıl yalnız olan kim biliyor musun? Burada her şey demin bir tesadüfle mi buradayız dediğin şu serçe, o taş, o kesek, şu ot, şu çalı ve o taşın ardına gizlenen kaplumbağa, hepsi benim gibidir. Hepsinin ayrı ayrı bir sırrı, bir zoru, bir özelliği var. Marifette zaten özellikteki özelliği görebilmekte. Onlarla da benim gibi tanış olursan, onlarında anlatacakları neler var... Onlar da bir şeyler sorarlar sana... Burada, bu yazının yüzünde her şey olduğu gibidir; onun için düpedüz, dosdoğru karşılık isterler sorularına. Gizli kapaklı bir şey yok burada, onu da anlarsın! Nasıl gezmek istiyor musun Anadolu'yu? Eğer gezeceksen, gezilerinde yararlı olabilecek bazı şeyler anlatabilirim sana, kendi hikayemi de.... Benim ki zaten bütün tek ağaçların hikayesidir......Sayfa 149.
    
     Prof. Dr. Hikmet Birand, Alıç ağacı ile böyle sohbet edermiş :) Çok güzel bir üslupla bitkilerin yaşadıkları ortam ve birbirleri ile olan ilişkileri, Türkiye'nin bitki örtüsü ve toprak yapısı, erozyon, bitkilerin kara hayatına geçişi gibi oldukça karışık sayılabilecek konuları herkesin anlayabileceği dilde anlatmıştır. 2001 de tanıştığım bu kitap Türkiye'mizde permakültürün temellerini atabilecek bir bilim adamının varlığına delildir. Üstadın büyüklüğü; bilgilerini halka hitap edecek şekilde yalınlaştırmış olması ve yazmaktan imtina eden diğer bilim adamlarımızdan üstün bir yere koymaktadır. Severek okuyacağınızı düşünüyorum.
Kitap, Tübitak Yayınları arasında yer almaktadır.

21 Eylül 2010 Salı

Şarap içmeyi severmisiniz?

Böğürtlenli şarap
Biz genelde akşamcıyızdır. Eşimin isteksizce katılması ama merasimi ile içtikten sonra en güzel tadın aslan sütü olduğu konusunda hem fikir olması akşamcılığımı garanti altına almıştı, tadı damağında kaldığına göre mesele kalmamıştı. Lakin yeni bir şeyler denemekte de her zaman fayda var. 
Bu düşüncenin ürünü olarak da resimde ki güzel şarapla; dostlarla muhabbet eşiliğinde harika bir akşam geçirdik. Bildiğim kadarı ile firma Şirince de evde üretim yapıyormuş. Kanun çıktıktan sonra fabrikada şişelemeye başlamışlar. Wilco en azından böyle anlattı :) Ama kesinlikle tadından bir şey kaybetmemiş. Firmanın her meyveden şarabı var. Farklı tat arayanlara, evinde şarabını yapamayanlara duyurulur. Şunu hemen belirtmek isterim ki reklam gelirim yok :)

11 Eylül 2010 Cumartesi

İyi Bayramlar

Kızım topladığı şekerleri gösteriyor :)
Bu bayram Amerika'dan gelen babamızın sürprizi ile daha bir coşkulu geçti. Bayram için hepimiz Düzce'de kardeşimin evinde buluştuk. Yıllar süren hasret sona ermiş kavuşmanın mutluluğu ve hazzını doyasıya yaşadığımız bir gün geçirmiştik. Amerika'da yaşayan kardeşimiz Mina ile kızım Karena'nın dostlukları ve sıcak ilişkisi görülmeye değerdi. Şeker bayramının bir diğer güzelliği ise kızımın kendi başına şeker toplamaya çıkması idi. İstanbul'da bıraktığımız hastalıklı ve sürekli teyakkuz halinde bulunan zihnimiz gevşemiş olağan durumuna dönmüştü. Bu rahatlıkla beraber kızım bayramın zevkini çıkarmaya başladı. Bu mutlu anlarla beraber sizlerinde gönlünüzce bir bayram geçirmeniz dileği ile. Hepinize iyi bayramlar.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Foseptiklere doğal çözüm

Foseptiği olanlara doğal çözüm;
Aylantus; toprak, iklim, yükseklik ayırt etmeyen , en elverişsiz koşullarda bile hızla büyüyebilen bir ağaç. Deniz seviyesinden 2000 rakıma,  350 mm yağış alan kurak bölgelerden bataklıklara, asit, alkali, kuru, nemli, kayalık  her yerde kolaylıkla yetişir. Onu özellikle yol şevlerinde, çöp yığınlarında yoğun kirli ortamlarda, kent içlerinde  görmek mümkün.
20 metreye kadar boy, 50cm’ye kadar çap yapabiliyor, odununun kalori değeri yüksek, diğer baltalık ormanlara göre 20, hatta 50 kat daha fazla yakacak odun alınabiliyor. Kerestesi göknar ve sarıçama yakın, kaplama ve mobilya sanayinde kullanılıyor. Selüloz ve kağıt sanayi için çok önemli bir ağaç türü.

Güçlü kök sistemi ve sürgünleriyle  erozyonu önlemede çok etkili.
            Diğer bitkilerin yetişemediği veya çok zor yetiştiği kirli ortamlarda kolaylıkla yetişir, hava, su ve toprak temizleyicisidir.
Dünyada özellikle kırsal alanlarda yaygın olarak kullanılan bitkilerle doğal arıtma yöntemi bu sorunu çok az masrafla veya masrafsız bir şekilde çözülmesini mümkün kılmaktadır. Yapılacak iş her ev ve ahır için fosseptik çukuru oluşturmak, çevresine bölgenin bilinen ağacı Aylantus’u ( kokarağaç) dikmekten ibarettir. Aylantus güçlü kök sistemi ve emici özelliği ile kanalizasyon atıklarını daha fosseptik çukurundayken yok ederek, toprağa ve suya karışmasını engelleyecektir.

www.rizetema.org/yazi/detay.asp?id=48

Bitkisel Arıtma Tesisi

Doğada özgürce yaşamak kendi kendine yetebilmek için hevesle doğada bir ev satın aldınız yada yaptırdınız. Evinizin arkasında ister istemez belkide aklınıza son gelen şeyle yüz yüze kaldınız. Evet. Evinizin arkasında kocaman bir foseptik çukuru. Bunun ne manaya geldiğini biliyoruz.  Doğadan soğuma :),Kötü koku, ben buraya vidanjörü nasıl getireceğim gibi... Fakat doğada her şeyin bir çözümü var. İşte bu çözümlerden en güzelini sizlerle paylaşmak istedim...
Su arıtıcı bitkiler
Su arıtmada kullanılan bitkiler üç ana gruba ayrılır: Tümüyle suyun altında yaşayanlar, suyun üstünde yüzenler, toprağa köklenip yaprak ve gövdeleri suyun üstünde olanlar. Su içinde yaşayan türlere örnek olarak eloda verilebilir. Eloda suyu oksijen bakımından zenginleştirir. Yaygın olarak kullanılan su sümbülü ve su mercimeği türleri suyun üstünde yüzer ve çok hızlı yayılırlar. Su yüzeyinde oluşturdukları katmanla su yosunu oluşumunu yavaşlatırlar. En yaygın olarak kullanılan bitkilerse büyük su kamışı (Typha spp.), saz (Scirpus spp.) ve kamışın (Phragmites australis) yerel türleridir.  Bu sucul bitkiler, dünyanın farklı coğrafyalarında yaygın olarak bulunmaktadırlar. Kana, zencefil, fil kulağı, muz, zambak gibi egzotik bitkiler de atık su arıtma özelliğine sahiptir.
Yaşayan makinalarda kullanılan bitkiler seçilirken, yörenin iklim şartları ve ekolojik sisteme uygunluklarının ve yerel biyoçeşitliliğin koruması amacıyla, ‘yerel’ olmalarına dikkat edilir.
Neden yaşayan makineler?
Konvansiyonel atık su arıtma sistemleri beton, demir yığını bina ve havuzlardan oluşan sevimsiz bir görüntüye sahiptir ve kötü koku yayar. Bu sistemin yerine rengarenk çiçeklerin açtığı, yemyeşil bitkilerin bulunduğu, kuşlar, arılar, kelebeklerin yaşadığı bir park hayal edin. Hangisini tercih edersiniz? Yapay sulak alanları cazip hale getiren sadece güzel ve estetik görünüşleri değil. Konvansiyonel sistemlere göre elektrik enerjisini ya hiç kullanmıyorlar ya da çok az kullanıyorlar; yapımları hızlı, kolay ve ekonomik, bakım ve işletmeleri çok hesaplı ve basit. 


Yatay bir biyolojik arıtma tesisi
Bu sistemlerin bakımı için teknik elemanlara değil bitkilerin dilinden anlayan bir bahçıvana ihtiyaç var. İki haftada bir alana yapılacak bir ziyaret bakım için yeterli olabiliyor. Konvansiyonel sistemler gibi kapasite sınırları da yok. 10 kişi, 10,000 kişi hatta 100,000 kişi için yaşayan makine kurabilirsiniz. Uygun alan varsa atık suyun taşınmadan üretildiği yerde arıtılması da mümkün. Yani kilometrelerce kanalizasyon borusu döşeyip atık suları bir yere toplamak gerekmiyor. Kanalizasyon sistemlerini kurmak da yenilemek de çok pahalı olduğundan bu büyük bir kazanç. Örneğin, bugün Almanya’nın eskiyen kanalizasyon sistemini yenilemek için 50 milyar Avro gerekiyor. Konvansiyonel sistemlere sürekli biyolojik ve kimyasal katkılar eklemek gerekirken, yaşayan makinelerin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Yaşayan makineler aynı zamanda çocuklara botanik bilgisinin verildiği, doğal döngülerin anlatıldığı doğal alanlardır.
Bitkisel Biyosistemlere Örnekler
Umut verici potansiyele sahip biyosistemler arasında en çok dikkat çeken bitki, su sümbülüdür (Eichornia crassipes). Ilıman ve suptropikal iklimlerde doğal olarak yaşayan bu bitkiye; çok güzel görünüşüne rağmen, hızla büyüyüp vejetatif çoğalma ile yayılması ve sonuçta su kanallarını tıkaması nedeniyle 70’li yıllara kadar zararlı bir su otu gözü ile bakılmaktaydı.
NASA tarafından Missisippi’de yapılan ön laboratuar denemeleri, bitkinin evsel atık sulardan organik maddeleri büyük bir hızla absorplayıp metabolize edebildiğini göstermiştir. Bitki, bu atık organik maddeleri, hücre materyali sentezinde kullanır. Durgun suların yüzeyinde yaşayan, gövdesinden çıkarttığı vejetatif uzantılar ve tomurcuklar ile çok büyük bir hızla çoğalan ve tüm su yüzeyini kısa bir süre içinde kaplayabilen bu bitki, toplandığında günde hektar başına 20-40 ton yaş biyolojik materyal verebilir.

Wolverton ve McDonald, Florida gibi iklimi daha uygun olan bölgelerde bu büyüme hızının, günde bitki yüzey alanının % 15’ine kadar çıkabileceğini göstermiştir. Hesaplamalar, evsel atıklar içeren bir gölü temizleyebilmek için gölün toplam alanının % 30’u kadar bir su sümbülü ekim alanının yeterli olacağını ortaya çıkarmıştır. Florida’daki bu çalışmaların sonuçlarına göre, günde hektar başına 2,2 milyon litre atık su havuza verildiğinde, içerdiği azotlu bileşiklerin % 80 ‘i ve fosforlu bileşiklerin % 40’ı iki gün içinde bu bitki tarafından atık sudan uzaklaştırabilmektedir.
Su sümbülleri ile yapılan bu çalışmaların ışığında, California’da 6500 nüfuslu bir yerleşme merkezinde doğal biyolojik sistemlerin kullanıldığı bir arıtma tesisi kurulmuştur. 1981 yılından beri kentin tüm atık suları bu yolla arıtılmaktadır. Söz konusu doğal su arıtma sistemi, en büyüğü 0,450 hektar yüzey alanına sahip, üç göletten oluşmaktadır. Göletlerin yüzeyi su sümbülleri ve ona benzer başka bir bitki olan su mercimeği (Lemna sp.) ile kaplı bulunmaktadır.
Su mercimeği, hava sıcaklığı optimum değerin altına düştüğünde yoğunluğu azalan su sümbülünün filtrasyon görevini üstlenerek sistemi destekler ve ancak su sümbüllerinin büyüme hızı yavaşladığında kendini gösterir; hava sıcaklığı normale dönünce su mercimeği yerini yine su sümbüllerine bırakır. Bu bitkinin zararlı maddeleri süzme yeteneği  diğerinden, farklı olsa da, sisteme bir bütünlük kazandırıp, yıl boyunca kesintisiz çalışmasını sağladığından katkısı büyüktür. Söz konusu tesiste göletlerin üzeri, ısı kaybını önleyen, sera tipi iki tabakalı bir örtü ile kapatılır. Altı günlük bir bekleme süresi sonunda elde edilen arıtılmış su, içilebilecek niteliktedir.
Bu bitkilerin yanı sıra, sulak-bataklık arazide yetişen, halk arasında hasır sazı diye bilinen Typha bitkisi de benzer özelliklere sahiptir. Dayanıklı, çok değişik ortamlarda yaşayabilen ve sürgünlerle çok hızlı çoğalabilen bu bitki, yapay bataklıklar için ideal bir türdür. Yılda oluşan biyo-kütle miktarı ve kök yapısı, bakteriyel faaliyet için geniş bir bitkisel yüzey alan oluşturur.
Ayrıca, benzer ortamlarda yaşayan diğer bitkilere oranla, daha yüksek bir azot ve fosfor uzaklaştırma potansiyeli sergiler. Doğal bataklıkların atık su kaynaklarına göre coğrafi konumları ve kullanımlarında ortaya çıkan çevre ve mülkiyet sorunları, atık suların üçüncül arıtılmasında yapay bataklıkların tercih edilmelerine neden olmuştur. Kanada’da Çevre Bakanlığı’nın denetimi altında tasarlanan dört yapay  bataklık   farklı   kaynaklı   atık   suların   arıtılmasında denenmektedir.

Farklı yükleme kapasiteleri, derinlik, bekleme süreleri, ön işlem gereksinimleri, sıvı sirkülasyon düzeni ve alanın geometrisi, yapay bataklıkların tarsım değişkenleridir. Birçok değişkenin elde edilen arıtma veriminden sorumlu olduğu saptanmıştır. Bekleme süresi yazın buharlaşmadan, kışın ise donmadan etkilenmektedir. Yazın derinlik az, akım hızlı; kışın ise derinlik fazla, akım yavaş tutulmaktadır. Yapay göletler ile karşılaştırıldıklarında, 20.000 kişilik bir yerleşme merkezinin atık sularını arıtmak için 40 hektarlık bir yapay gölet gerekirken, 24 hektarlık bir yapay bataklığın yeterli olduğu görülür.

Ayrıca, kışın da arıtma veriminde bir düşme olmadan çalışmaları ve benzer boyuttaki yapay göletlerin maliyetinden iki ya da üç kat daha düşük maliyete sahip olmaları üstünlükleri arasında sayılabilir. Kanada, Listowel’daki yapay bataklıktan elde edilen arıtma derecesi (BOI: 9 mg/1, AKM: 7 mg/1, NH3: 0,07 mg/1) göletlerden elde edilenlerle aynı mertebededir ve yapılan ön işlemlerle yakından ilgilidir.
Çamur oluşumunu önleyip, oksijen ihtiyacını azaltmak için atık suyun BOI (Biyolojik Oksijen İhtiyacı) ve AKM (Askıdaki Katı Madde) bakımından bir ön işlemden geçmesi daha olumlu sonuçlar vermektedir. Bu ön işlem kademesi içinde, fosfor da kimyasal yolla indirgenmelidir.



Sistemin çalışmasında en önemli faktör bitkilerin arıtma kapasitesidir. Havadan aldıkları oksijeni kökleri vasıtasıyla atık suya ileten bitkiler, aynı zamanda kökleri vasıtasıyla suda istenmeyen kirletici maddeleri besin olarak kullanarak suyun arıtılmasını sağlamaktadır. Sulak alan bitkileri, tarım ilaçlarından ya da maden işletmelerinden gelen zehirli maddeleri uzaklaştırma özelliğine de sahiptirler. Su sümbülü (Eichhornia crassipes), bazı Typha ve Phragmites türleri, kadmiyum, çinko, civa, nikel, bakır ve vanadyum gibi ağır metalleri dokularında toplayarak sudan uzaklaştırıyorlar.


Bu tür endüstriyel çaptaki su arıtma süreçlerinde karşılaşılan en büyük sorun, atık sulardaki besin maddelerini kullanarak çoğalan bitkilerin ne şekilde değerlendirileceğidir. Sistemin ekonomik olabilmesi için değerlendirilmeden elde edilecek kârın, toplama ve işleme dahil tüm masrafları karşılayabilecek miktarda olması gerekmektedir.

Su sümbülleri kurutulup öğütülerek, mineraller ve protein yönünden zengin bir hayvan yemi elde edilir. Hayvanlarda elde edilen sonuçlar, bu yemin besin değerinin pamuk tohumu veya soya fasulyesine eş değer olduğunu göstermektedir. Fakat, kurumuş materyalin besin değeri ve yem olarak kullanılıp kullanılamayacağı, hem atık suların organik madde ve mineral içeriğine, hem de bitkinin hasadının yapıldığı gelişim evresine bağlı olarak değişir. Genellikle, endüstriyel atık sularda yetiştirilen bitkiler, yüksek metal iyonu içerdikleri için gübre veya hayvan yemi olarak kullanılamazlar. Buna karşılık su sümbüllerinden havasız ortamda fermantasyon yolu ile biyogaz elde edilmesi mümkündür. Hatta son yıllarda yapılan çalışmalar, çok az miktarlarda nikel ve kadmiyum içeren bitkilerden elde edilen biyogazın daha yüksek oranlarda metan gazı içerdiğini göstermiştir.

Metal iyonu içeriği çok yüksek olmamak koşulu ile biyogaz tesisinden elde edilen atık madde ise çok iyi organik gübredir. Ayrıca su sümbülü kompostlaştırılıp gübre olarak kullanıldığında, killi ve kumlu toprakların tarımsal değerini fark edilir derecede arttırır. Bu seçeneklerin yanı sıra, yapraklardaki protein ekstrakte edilirse, gıda katkı maddesi olarak kullanılabilir.

Bitki doğrudan doğruya yakılabildiği gibi, kâğıt sanayi ham maddesi olarak da değerlendirilebilir.
Benzer şekilde yapay bataklıklarda üretilen hasır otlarının toplanarak biyokütlelerinin enerji üretimi için değerlendirilmesi çalışmaları da sürdürülmektedir.
Uluabat Gölü, Türkiye’deki en geniş nilüfer yataklarına sahip göl olma özelliğine de sahiptir.
Büyük ve sığ bir göl olan Uluabat, sucul bitkiler açısından Türkiye’deki en önemli göllerden biridir. Islak çayırlar, söğütler, sucul bitkiler, sazlıklar, nilüfer yatakları, su sümbülleri yaygın olarak görülen bitki türleridir.
Kızılırmak deltası, tarımsal potansiyel bakımından Türkiye'nin en zengin ovalarından birisidir. Göllerde su sümbülleri cinsine ait türler hakimdir.

Türkiye'nin 2004 yılında tanıştığı doğal arıtma tesisleri hızla yaygınlaşmaya başladı. Su Mercimeği ve Su Sümbülü gibi sulak alanda yetişen kamış türü bitkilerin kökleri, doğal arıtma işlevini evsel giderdeki maddeleri alarak yapıyor. Bu yolla varlığını sürdürebilen bitkiler, kanalizasyon atıklarını tarımda kullanılabilecek kadar temiz hale getiriyor.

Sulak alan bitkileri oldukları için kış mevsiminin sıkıntıya yol açmadığı bitkilerin üst kısmı kurusa da, kökleri 4 mevsim işlevini yapmaya devam ediyor. Doğal arıtma sistemlerinde arıtma işlemi 5 gün içerisinde gerçekleşiyor. Atık suyun içerisindeki azot, fosfor ve potasyum gibi maddeler, bitki kökleri ve çakıllar arasındaki mikro organizmalar tarafından parçalanmakta. Kalan su ise koku ve atıktan arındırılmış halde tarımsal sulamaya hazır hale geliyor.

Su sümbülleri kurutulup öğütülerek, mineraller ve protein yönünden zengin bir hayvan yemi elde edilir. Hayvanlarda elde edilen sonuçlar, bu yemin besin değerinin pamuk tohumu veya soya fasulyesine eş değer olduğunu göstermektedir. Fakat kurumuş materyalin besin değeri ve yem olarak kullanılıp kullanılamayacağı, hem atık suların organik madde ve mineral içeriğine, hem de bitkinin hasadının yapıldığı gelişim evresine bağlı olarak değişir. Genellikle, endüstriyel atık sularda yetiştirilen bitkiler, yüksek metal iyonu içerdikleri için gübre veya hayvan yemi olarak kullanılamazlar. Buna karşılık su sümbüllerinden havasız ortamda fermantasyon (Mayalanma) yolu ile biyogaz elde edilmesi mümkündür. Hatta son yıllarda yapılan çalışmalar, çok az miktarlarda nikel ve kadmiyum içeren bitkilerden elde edilen biyogazın daha yüksek oranlarda metan gazı içerdiğini göstermiştir.

Büyük ölçeklili bir tesis
Metal iyonu içeriği çok yüksek olmamak koşulu ile biyogaz tesisinden elde edilen atık madde ise çok iyi organik gübredir. Ayrıca su sümbülü kompostlaştırılıp gübre olarak kullanıldığında, killi ve kumlu toprakların tarımsal değerini fark edilir derecede arttırır. Bu seçeneklerin yanı sıra, yapraklardaki protein ekstrakte edilirse, gıda katkı maddesi olarak kullanılabilir. Bitki doğrudan doğruya yakılabildiği gibi, kâğıt sanayi ham maddesi olarak da değerlendirilebilir.
Benzer şekilde yapay bataklıklarda üretilen hasır otlarının toplanarak biokütlelerinin enerji üretimi için değerlendirilmesi çalışmaları da sürdürülmektedir.






4 kişilik bir B.A.Tesisimizi kurarken 4 kişiye karşılık gelen alan 12 - 20m2 dir.   Çukur derinliği ortalama  80cm olabilir.



Kullanabileceğimiz tatlı su bitkilerinden örnekler…

ceratophylum demersum (tilki kuyruğu)(Çam) durgun su kaynakları ve yavaş akan su bulunan kanallarda yaşar 
ludwigia repens  (sürünücü Çuhaçiçeği)(gül)  göl, ırmak ve boşaltma kanalları kıyılarında yetişir
elodea canadensis (bataklıkseven)(elodea) Tatlı su bulunan her türlü yaşama yerinde yetişir 
lemna minor (küçük sumercimeği)(su mercimeği) Göllerde ve bataklıklarda durgun ya da yavaş akan suların bulunduğu yerlerde yaşar 
ricciocarpus natans (su ciğerotu) suda yüzen üçgen biçimli bölümlerden oluşur. bu bölümler biraraya gelerek 2-3cm çapında gülcükler oluşturur. 
hottonia palustris (su menekşesi) durgun su ve bataklıklarda yetişir.
hydrocotyle  (su ebegümeci) durgun veya yavaş akan sularda gelişir.
Sagittaria (suoku) göl ve ırmak kıyılarında ve genellikle su içinde yaşar.
Potamogeton (susümbülü) durgun ya da yavaş akan sularda yetişir. bol miktarda çeşitleri bulunur.
nymphoides peltata (küçük nilüfer) bataklılarda, durgun ya da yavaş akan sularda sığ göllerde ve boşaltma kanallarında gelişir.
nuphar lutea (sarı nilüfer) bataklık, göller ve sığ sularda, tortu tabanlı sularda gelişir (Beyaz nilüferde gelişir.)
Typha (Hasır sazı) durgun ya da yavaş akan sularda yetişir. bol miktarda çeşitleri bulunur.






4 kişilik bir B.A.Tesisimizi kurarken 4 kişiye karşılık gelen alan 12 ila 20m2 arası bir alandır.   Çukur derinliği ortalama  80cm olabilir.

Kaynaklar : www.muenster.de www.genbilim.com www.akcakeseli.blogcu.com www.umweltmarkt.org www.aqua-nostra.de (bu site tesisimizin hesabını bile yapıyor.)
Siz bu resme kanıpta suyunuzu test ettirmeden içmeyin :) sevgiyle...